TAKSİM YAPI Mimarlık İnşaat Restorasyon Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti.

Kariye Müzesi

Edirnekapı yakınlarında Bizans döneminde bir manastır kilisesi olarak inşa edilen yapı İstanbul’un fethinden kısa bir süre sonra Cami haline getirilmiştir. Osmanlı döneminde etrafında zamanla oluşan medrese, tekke, türbe, çeşme, imaret ile birlikte bir manzumenin merkezi olmuştur. Cumhuriyetin ilanından bir süre sonra şehirdeki Bizans anıtlarının restorasyonu ile ilgili çalışmalar çerçevesinde Amerikan Bizans Araştırmaları Enstitüsü ile Dumbarton Oaks’ın çalışmaları ile restore edilmiş ve Ayasofya Müzesi’ne bağlı bir anıt müze olarak varlığına devam etmektedir.

Bizans Mimarisinin planlanması ve kilise mimarisi üzerine günümüze dek derinlemesine araştırmalar yapılmış olup, Kariye Müzesi restorasyon sürecinde yaptığımız çalışmalarda uzmanların analizleri sonucu anıt eserin dönem tipolojisi, mekânsal ve yapısal gramer özellikleri ışığında; tarihsel süreçte yapılan müdahaleler ve değişik imalatlar tanımlanmıştır. Yapıda ki mevcut süsleme yoğunluğu ise restorasyon sürecinde artı bir gayret ve dikkati beraberinde getirmiştir.

1.Yapının Tarihçesi

1.1 Bizans Dönemi Khora Manastır Kilisesi

Yapı Harisius Kapısı yakınında, Petra’da ve Konstantinos surlarının dışında kaldığından Hora (taşra – şehir dışı) adını almıştır. Bu durumda manastırın kuruluşunun çok erken bir dönemde 5. yüzyılda olması gerekmektedir. Kaynaklarda yapı ile ilgili veriler Erken Bizans dönemine kadar uzanır. Günümüzde yapının içindeki bazı Meryem ve İsa resimlerinin yanında isimleri ile birlikte hora sıfatı da yazmaktadır.

Manastırın kuruluşu ile ilgili bir çok hikaye anlatılmaktadır. Modern kaynaklarda en çok tanınan hikaye manastırın İustinianos’un eşi Theodora’nın dayısı ve Sasanilere karşı başarılar kazanmış bir komutan olan Theodoros tarafından kurulduğudur. Bu iddiaya göre 536 yılından sonra inşaatına başlanan manastırdan önce burada, bir kaç hücre ile küçük ölçekli bir şapel bulunmaktaydı ve Theodoros bu yapıları geliştirip muhteşem bir tesise dönüştürdü.

Manastırın kuruluşu ile ilgili 6.ve 7. yüzyıllara ait birçok efsane ancak 9. yüzyıl kaynaklarında anlatılmaktadır. Sekizinci yüzyıldan sonra manastırın varlığı kaynaklarda belirgin hale gelir. İkonoklozma dönemi boyunca bazı olaylara adı karışan manastır V. Konstantinos tarafından birçok baskılara uğrar. Muhtemelen bu nedenle rahipler manastırdan kaçar. Bizans kaynakları yaklaşık 200 yılı bu manastırdan bahsetmez.

Manastır İmparator 1. Aleksios Komnenos’un kayınvalidesi Maria Dukaina tarafından 1077-1081 yılları arasında yenilenmiştir. Kilise Komnenos hanedanının daima tercih ettiği gibi “kurtarıcı (soteros) İsa”ya adanmıştır. On birinci yüzyıl yapısının kapalı kollu yunan haçı planlı bir yapı olduğu sanılır. Manastır, 1120’de İmparator Aleksios’un küçük oğlu İsakios tarafından yenilenmiştir. 14. yüzyıl yapının bugünkü şekline ulaştığı bir dönem olarak önemlidir. 1315-1320/21 yılları arasında kubbesi çökmüş olan kilise büyük logothetes Theodoros Metokhites tarafından yapı çok kapsamlı bir biçimde yenilenmiştir. Metokhites metruk kilisenin tamiriyle birlikte onun kuzeyine iki katlı bir mekan, batıya bir dış narteks, güneyde ise tek nefli, mezar şapeli olarak kullanılacak bir parakklesion inşa ettirmiştir. Yapının tamamını ele alan yeni bir bezeme programı da bu çerçevede belirlenip mozaik ve fresko tekniğinde resimler hazırlanmıştır. Yapının zemin ve mermer kaplamaları, taş

bezemeleri, vitrayları ile en ince ayrıntısına kadar süslendiği bilinmektedir. Resim programında İsa ve Meryem’in hayatlarından sahneler, tek aziz ve azizeler resmedilmiştir.

1.2 Osmanlı Dönemi Kariye Cami

Khora Kilisesi  II. Beyazid döneminde 1511 ‘de Sadrazam Hadım Ali (Atik Ali Paşa) Paşa tarafından camiye çevrilmiştir. Nitekim 953 (1546) tarihli İstanbul Vakıfları Tahrir Defterinde ‘Kenise (kilise) Camii’ adıyla zikredilen ibadethanenin paşanın Çemberlitaş’taki evkafına bağlı olduğu kayıtlıdır. Aynı defterlerde caminin yakınlarındaki yeni hücrelerden ve bir bodrumdan bahseder.

Yapının Osmanlı dönemi için en önemli kaynağı Hüseyin Ayvansarayi’nin Hadikatü’l Cevami adlı eseridir. Burada yapıdan şu şekilde bahsedilir. “Cami-i mezbur Kilisadan münkalibdir….. mezkur Atik Ali Paşa’nın hayrıdır. İttisalinde medresesi vardır. Ve medrese kapusı dahilinde eshabdan Ebu Sa’idü’l-Hudri -radyallahu anh- medfundur…. Kurbünde bir imaret ve mekteb, ağa-yı Darü’sa’ade el-Hacc Beşir Ağa’nın hayrıdır ki Ebu Eyyub Ensari civarında medfun olub….. Mahallesi vardır. Der kurb-ı tekfur Sarayı

1766 yılında ki depremde caminin 14.yüzyıl başına ait özgün ana kubbesi yıkılmış olup Mimar İsmail Halife tarafından ahşap bağdadi olarak yenilenmiştir. Yapının dalgalı kubbe hatları düz satıhlar haline getirilmiştir.

19 yüzyıl ikinci yarısında yapının örtü sisteminde ciddi değişiklikler yapılmıştır. 1898’de minare II. Abdülhamid Han tarafından klasik üslupta yeniden yaptırılmıştır.

Bu dönemde Osmanlı yapının cami işlevselliğine uygun onarımlar yapmıştır. Yapıdaki ana mekan harime karşılık geldiğinden mermer bir mihrap ile ahşap bir minber hazırlanmıştır. Mozaiklere, fresklere zarar verilmeden ahşap kepenklerle ve alçı sıva ile kapatılmış olup kilise duvarları kireçle boyamış, taş kabartma ve figürler kısmen kazınmıştır. Naos batı cephesinde dış narteks (Türk döneminde son cemaat yeri olarak kullanılmıştır.) pencereleri büyük ölçüde kapatılıp Osmanlı mimarisine uygun, küçük sivri kemerli açıklıklar haline getirilmiştir. Yapının kuzey kanadında anneks bölümü yine bu dönemde statik sorunlar nedeniyle tuğla örgü sivri kemerlerle desteklenmiştir.

Yapıdaki tüm apsis pencereleri tuğla örgü ile kapatılmıştır. Arkosolıumlardaki mezar lahitleri kaldırılmış olup, güney kanadındaki şapeldeki yuvarlak, taş, kabartma süslü kemerli arkosolıum duvarı kaldırılarak ana mekânla işlevsel bütünlük sağlanmaya çalışmıştır. Narteks ve şapel orijinal zemini Osmanlı şeşhane tuğlalarla döşenmiştir.

1.3 Cumhuriyet Döneminde ise;

1929/30 tarihlerinde Evkaf İdaresi tarafından yapılan onarımda; naostaki Koimesis mozaiği bu dönemde temizlenerek ortaya çıkarılmıştır. Bu dönemde Türk devrinde yapılmış olan bazı eklemelerde çıkarılmış, muhtemelen bu onarım sırasında şapeli ana kiliseden ayıran bölme duvarda kaldırılmıştır.

1945 yılında vakıflarca, Mimar Cahide Tamer tarafından kurşun örtüleri yenilenmiş ve rölövesi çıkarılmıştır. Kariye Camisi bakanlar kurulunun 29.08.1945 tarihli kararı ile vakıflardan alınarak müzeler dairesine bağlandı.